Ayafosya Müzesi

İstanbul’un en nefes kesen simgelerinden biri olan Ayasofya Müzesi, önce bir Rum Ortodoks Hıristiyan kilisesi, daha sonra saltanat camisi ve şimdi de bir müze olarak kullanılmaktadır.

MS 537’den İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethedildiği 1453 yılına kadarki inşası sırasında, Dördüncü Haçlılar tarafından Latin İmparatorluğu himayesindeki bir Roma Katolik Katedrali’ne dönüştürüldüğü 1204 ve 1261 yılları haricinde, Bizans İmparatorluğu döneminde Doğu Ortodoks Kilisesi olarak hizmet vermiştir.

Mevcut yapı, İmparator Justinianos'un (527-565) emirleri ile zamanının ünlü mimarları olan Isidoros (Milet) ve Anthemios (Tralles) tarafından inşa edilmiştir. Tarihçi Prokopios’un anlattıklarına göre, 23 Şubat 532’de başlayan inşaat, beş yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmış ve kilise 27 Aralık 537’de düzenlenen bir törenle ibadete açılmıştır.

Kaynaklar, Ayasofya’nın açılış gününde, İmparator Justinianos’un tapınağa girdiğini ve “Tanrım, bana böyle bir ibadet yeri yaptırma şansı verdiğin için binlerce şükürler olsun” ve Süleyman’ın Kudüs’teki tapınağına gönderme yaparak “Süleyman, seni yendim” dediğini göstermektedir.

Ayasofya, 1453’ten 1931’e kadar cami olarak kullanılmış ve 1935'te bir müzeye dönüştürülmüştür. Bizans mimarisi örneği sayılan devasa kubbesiyle ünlüdür ve 1520’de Sevilla Katedrali yapılana kadar yaklaşık bin yıl boyunca dünyanın en büyük katedrali olmuştur.

Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yayınlanan verilere göre, Ayasofya, 2015 itibariyle, yılda yaklaşık 4 milyon ziyaretçiyle, Türkiye’nin en çok ziyaret edilen turistik yeri olmuştur.

Ayasofya'nın Bizans mimarisi, Şehzade Camii, Süleymaniye Camii, Rüstem Paşa Camii ve Kılıç Ali Paşa Külliyesi gibi birçok Osmanlı camisine ilham kaynağı olmuştur.

Bizi Instagram'da takip edin

@modern_silk_road_tour